SON DAKİKA

Ajans13 Haber
Reklam Alanı

Ferhat Tepe

Bu biyografi 07 Şubat 2015 - 10:50 'de eklendi ve 293 kez görüntülendi.
Ferhat Tepe

Bitlis’te Özgür Gündem gazetesinin muhabirliğini yaparken gözaltına alınan ve cesedi Elazığ’daki Hazar Gölü’nde bulunan Tepe’nin davası hala sonuçlanmadı.

Yalan ifade veren dava tanıklarından Taner Şarlak Evrensel Gazetesine konuşmuştu ;

AİHM’deki davada gazeteci Tepe’yi gördüğünü inkar eden Şarlak, Tepe’nin cezaevinde su borusuna bağlı bir şekilde bekletildiğini hatırlatarak, “Her geçen ‘gazeteci bu’ diye bağırıyor dövüyordu. Artık ne dediği belli olmuyordu. Ferhat Tepe’nin sesi boğuklaşmıştı” diye konuştu. AİHM davasında verdiği yalan beyan nedeniyle 13 yıl boyunca vicdan azabı çektiğini belirten Şarlak, “Öncelikle pişmanım keşke tüm doğruları anlatsaydım. Ama ben de o zaman 16 yaşındaydım, 30 gün işkence gördüm. İmkansızlık da eklenince böyle bir şey oldu” sözleriyle pişmanlığını dile getirdi.

Taner Şarlak soruları yanıtladı.

13 yıl önce yaşadıklarını anlatır mısın?

1993 senesiydi Diyarbakır’ın merkeze bağlı Hazro’da bir akşam eve geldim, yemek yedim, oturuyorduk. Kapı çalındı arkadaşım Murat Koparan beni çağırdı, neden dedim “dede” lakaplı bir uzman çavuşun gelmemi istediğini söyledi. Beraber aşağıya indik askerler bizi kapının önünden aldı. Yürümeye başladık adliyenin önüne geldik ki, birden silah sesleri duyulmaya başlandı. Kendimizi adliyenin bahçesine zor attık. Sonuçta orda askerlerle beraberdik. Çatışmanın ardından sabah 05.00 gibi Ertan üstteğmen denen biri geldi, bizi aldı karakola götürdü. Karakolun önü insan doluydu, birçok insanı alıp gelmişler. Daha dışarıda asker bağırıyordu herkese, silahların nerde olduğunu soruyordu. Halbuki biz çatışma sırasında askerlerle beraberdik. Oradaki birçok insan da evinden çatışma sonrası getirilmişti. Zaten bu çatışma korucularla askerin oyunuydu. Hazro’yu sindirme için düzenlediler. O gece onlarca ev, dükkan yakıldı ve yıkıldı. Karakol insan doluydu, bizi ilçede 2 gün tuttular. Sonra Diyarbakır’a getirildik Murat Koparan ve Erkan Dağdelen de benimle birlikteydi. 30-31 gün burada işkence altında sorgulandık bana devamlı tanımadığım isimler hakkında beyanda bulunmamı istiyorlardı. Diyarbakır‘da tutulduğumuz yerde hücreler dolup taşmıştı. Artık insanları koridorlarda kelepçeliyorlardı.
Ferhat Tepe’yi orada mı gördün?

Evet o hücre dışında su borusuna kelepçeliydi. Berbat haldeydi. Bize 3 günde bir yemek veriyorlardı ona hiç yemek vermediler. Orda bulunduğum 30 günün 20’sinde Ferhat’ı gördüm. Ama bu anlattığım son gün. Su borusuna bağlı öylece duruyordu her geçen “gazeteci bu” diye bağırıyor, dövüyordu. Artık ne dediği belli olmuyordu Ferhat Tepe’nin sesi boğuklaşmıştı. Erkan Dağdelen, Ferhat gibi dışarıda tutulduğu için o daha yakından gördü Ferhat Tepe’yi. Ayrıca orda zehir verip Yücel Doğan’nı öldürdüler. “İntihar etti” dediler bana bu olayı cezaevinde Murat Koparan anlatmıştı. Ferhat Tepe’yi hatırladığım o son günün sabahı orda bulunan herkesi apar topar arabalara doldurdular Peşmerge kampı olarak bildiğimiz bir yere getirdiler. Burada 2 gün tutulduktan sonra savcılığa çıkarıldık ve tutuklanıp cezaevine gönderildik.
Ferhat Tepe’nin mahkemesinde nasıl tanıklık yaptınız?

Ferhat Tepe’nin öldüğünü cezaevinde öğrendik. Orada biz, olayı gördüğümüzü söyledik ve bir mektup kaleme almaya karar verdik. Kamuoyuna tüm yaşadıklarımızı ve Ferhat Tepe ile ilgili bildiklerimizi mektupta anlattık. Biz üç ay sonra ilk mahkemede çıktık, aradan 4 sene geçti. 9 Ekim’de Hazro’dayken eve polis geldi. Mahkemeye Ankara’ya çağırıldığımızı söylediler. İshak Tepe, Ferhat’ın babası bizim mektubumuz üzerine bizi tanık olarak yazdırmış. Önce Hazro Kaymakamlığı’na gittik. Kaymakam gitmemizi istemiyordu bağırıp duruyordu. Bize yol parası verdiler Diyarbakır’a geldik. Orada bizi, 4 sene önce işkence gördüğümüz Ferhat Tepe’yi gördüğümüz yere indirdiler. Sonra yanlışlık olmuş dediler çıkarttılar. Bu bize korku vermek için yapılan bir durumdu. Oradan havaalanına geldik. Bizi uçak ile Ankara’ya gönderdiler, iner inmez sivil bir askeri araçla Tuncay binbaşı aldı otele geldik. Burada İçişleri Bakanlığı’nda Hukuk Muşaviri İbrahim U. ve Binbaşı Ahmet Tuncay Ç. yanımıza geldi. Birde emniyetten biri vardı. Bize iyi ifade verirsek zarar görmeyeceğimizi, iş imkanı ve yarar sağlayacağımızı söylediler. Sonra mahkemeye çıktık yalan söyledik, görmedik dedik Ferhat Tepe’yi.

Mahkemeden sonra olanları anlatır mısın?

Diyarbakır’a geldik Hazro’ya döndük. Daha sonra bize verilen sözün arkasına düştük madem yalan söylemiştik. Diyarbakır’a valiliğe geldik, talepte bulunduk. Bize yol parası verdiler Ankara’ya gönderdiler. Ankara’da İl Jandarma Komutanlığı’na gittik Tuncay binbaşıya ulaşmaya çalıştık ama bizi başlarından attılar. Böyle bir şeyin olmadığını bizim uydurduğumuzu söylediler. En son 1 sene önce bir dilekçe yazdık, gözaltında ve Ankara’da yaşadıklarımızı anlattık. Bize 4 ay önce cevap geldi. Cevapta Diyarbakır’da 30 gün gözaltında kaydımızın bulunmadığını ve otelde yapılan teklifin söz konusu olmadığı yazılıydı. Sonra tüm bildiklerimi İnsan Hakları Derneği’ne anlattım.

Peki 13 sene sonra yaşadıkların hakkında ne düşünüyorsun.

Öncelikle pişmanım keşke tüm doğruları anlatsaydım. Ama ben de o zaman 16 yaşındaydım 30 gün işkence gördüm imkansızlık da eklenince böyle bir şey oldu.13 yıl vicdan azabı çektim. Artık elimden bir şey gelirse yapmak isterim. Bir faydası olacaksa, mahkeme açılırsa tanıklık yapabilirim. Artık bu acıların son bulmasını diliyorum, başka ne diyeyim.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
DİĞER BİYOGRAFİLER
SON DAKİKA